T24 Dış Haberler
ABD’nin yasama organı Kongre’yi uluslararası konularda bilgilendirmek amacıyla Kongre Araştırmalar Merkezi tarafından hazırlanan Türkiye raporunun son versiyonu 6 Haziran’da yayınlandı.
“Başlıca Konular – Mayıs 2023 Seçimleri – ABD İlişkileri” başlığıyla çıkan raporda Türkiye’deki seçim sürecine dair değerlendirmelerin yanında, 6 Şubat’ta meydana gelen depremin ülke ekonomisine etkileri, İsveç’in NATO üyeliği talebine Türkiye’nin bakışı, ABD ile Türkiye arasındaki askeri ve ekonomik meseleler ve Türkiye’nin bölge ülkeleriyle olan ilişkilerine dair bilgilendirici içerik ve bağımsız analizlerin paylaşıldığı görülüyor.
Rapordan öne çıkan başlıklar şöyle…
“Erdoğan ülke yönetimi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları konularındaki genel yaklaşımını değiştirmeye meyilli görünmüyor”
“2023 Cumhurbaşkanlığı seçimleri Erdoğan’ın bugüne kadarki en zor seçimi olsa ve 2018’e kıyasla daha küçük bir Meclis çoğunluğu kazansa dahi, Erdoğan ülke yönetimi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları konularındaki genel yaklaşımını değiştirmeye meyilli görünmüyor. Ekim 2023’te Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında başkanlık etmeye ve AKP’nin Mart 2024 yerel seçim kampanyasına liderlik etmeye hazırlanan Erdoğan, seçim kampanyası sırasında vurguladığı, yurtiçi ve yurtdışındaki başarılarını öven ve yerel rakiplerini Kürt militanlara ve LGBTİ mücadelesine sempati duyuyor gibi göstermeye çalışan noktalara geri dönebilir. Bazı gözlemciler, Erdoğan’ın Cumhur İttifakı’na iki küçük partiden İslamcıların dahil olmasının sosyal politikayı dini açıdan daha muhafazakar bir yöne itebileceğinden endişe ediyor. Ancak meclis çoğunluğu bu partilere bağlı değil ve muhalefetten bazıları da dahil olmak üzere bir dizi başka partiyle ittifak yapma seçeneği olabilir.”
“Muhalefet 2010’da Kılıçdaroğlu’nun CHP lideri olmasından önce ve sonra Erdoğan’ı iktidardan indirmeyi başaramamıştı ancak birçok gözlemci Türkiye’nin ekonomik sıkıntılarının ve Şubat depremlerinin Erdoğan’ı 2023’te benzersiz bir şekilde savunmasız hale getirdiğini ifade etmişti. Bu bağlamda, Kılıçdaroğlu’nun liderlik pozisyonunu koruyup koruyamayacağı ve CHP’nin mevcut ortaklıklarını ve HDP ile ortak hareket etmeyi sürdürüp sürdüremeyeceği belirsiz.”
“Hükümetin Erdoğan’ı kayıran eylemleri haksız avantaj sağladı”
“Resmi bir uluslararası gözlemci heyeti, seçmenlerin “gerçek siyasi alternatifler arasında bir seçim” yaptığını, ancak hükümetin Erdoğan’ı kayıran eylemlerinin Erdoğan’a ‘haksız bir avantaj”‘sağladığını belirtirken, seçim süreci ve bunun Türkiye’nin önceki seçimleriyle nasıl ilişkili olduğu konusunda daha geniş tartışmalar yaşandı.”
Raporda Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin seçim güvenliği için oluşturduğu misyonun ön bulgularına da yer verildi ve şu ifadeler kullanıldı:
“İkinci turu 28 Mayıs’ta yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi, seçmenlere gerçek siyasi alternatifler arasında bir seçim yapma imkânı sunmuş ve seçime katılım yüksek kalmıştır; ancak, ilk turda olduğu gibi, medyanın taraflı yayınları ve eşit bir seçim ortamının bulunmaması, iktidar partisine haksız bir avantaj sağlamıştır. Seçim kurulu teknik olarak seçimi etkin bir şekilde yönetmiş, ancak şeffaflık ve iletişim eksikliği büyük ölçüde devam etmiştir.”
6 Şubat depremi: Detaylı planlama olmaksızın yeniden inşa risk oluşturabilir
Türkiye nüfusunun yüzde 15’inin depremden doğrudan etkilendiği belirtilen raporda gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 10’luk kısmını deprem bölgesi illerin oluşturduğu yazıldı. Depreme ve sonrasına ilişkin hükümet ve muhalif çevrelerin yorumlarına raporda geniş yer verildi:
“Bazı medya hesapları ve muhalif siyasetçiler, 2023 depremlerinden önceki yıllarda hükümet yetkilileri ve müteahhitlerin inşaat kurallarına uymak yerine ekonomik çıkarlara öncelik verdiğini, bunun da en azından kısmen yıkım ve ölümlerin boyutuna katkıda bulunduğunu iddia etti. Erdoğan, kendisine ya da hükümete yönelik eleştirilerin ayrışmayı körüklediğini söyledi ve Adalet Bakanlığı, savcılara, standartların altında yapılan işlerle ilgili cezai ihlalleri değerlendirmek üzere “deprem suçları soruşturma birimleri” kurmaları talimatı verdi. Erdoğan, hükümetin ilk müdahalesiyle ilgili bazı sorunları kabul ederken, felaketi esas olarak depremlerin büyüklüğüne bağladı. Hükümet öncülüğünde bir iyileşme programı açıklayarak bir yıl içinde 319 bin, toplamda ise 650 bin konut inşa etme sözü verdi. Bazı yerel otoriteler, mühendisler ve uluslararası bağışçılar, detaylı planlama ya da daha net hesap verebilirlik önlemleri olmaksızın hızlı bir yeniden inşa çabasının yeni binaları gelecekteki sismik faaliyetlere karşı savunmasız bırakabileceğine dair endişelerini dile getirdiler.”
“Erdoğan, Mart 2024’te yapılması planlanan yerel seçimler öncesinde kemer sıkma önlemlerinden kaçınmaya çalışabilir”
Türkiye’deki döviz ve enflasyon krizinin tüketicilerin yaşam maliyetini ve özel sektörün uluslararası borçlanma maliyetini önemli ölçüde etkilediği belirtilen raporda 2024 yerel seçimlerine kadar ekonominin “karmaşık ve aşamalı” bir tür normalleşmeyle idare edilebileceği yorumu yapıldı:
“Bugüne kadar nispeten dirençli olan ve AB ile Gümrük Birliği’ne bağlı olan Türkiye’nin imalata dayalı ekonomisi için beklentiler, Türkiye’nin mali krizini hızlı bir şekilde çözebilmesi halinde olumlu olmaya devam edebilir. Haziran ayı başında Erdoğan, AKP’nin önde gelen isimlerinden ve profesyonel bir ekonomist olan Mehmet Şimşek’i Türkiye’nin maliye bakanı olarak atadı. Erdoğan’ın daha önceki liderlik görevlerinde (2009-2015 yılları arasında maliye bakanlığı dahil) Şimşek genellikle para politikasına daha ortodoks bir yaklaşımı desteklemişti ve Erdoğan’ın Şimşek’e hareket etme esnekliği vermesi halinde Şimşek’in atanması uluslararası piyasaların Türkiye’ye olan güvenini artırabilir. Bazı gözlemciler, Erdoğan’ın bir rota değişikliğine izin vermesi halinde, bunun Türkiye’yi faiz oranları konusunda tamamen ortodoks uygulamaya döndürmek yerine karmaşık veya aşamalı olacağını iddia ediyor. Erdoğan, Mart 2024’te yapılması planlanan yerel seçimler öncesinde işsizliği artırabilecek ve işletmeler için likidite sorunları yaratabilecek kemer sıkma önlemlerinden kaçınmaya çalışabilir.”
Dış İlişkiler Komitesi: Türkiye İsveç’in NATO üyeliğini onayladıktan sonra onlara uçuş aviyoniği satabiliriz
“Türkiye’de Mayıs 2023 seçimlerinin sona ermesinin ardından, ABD senatosunun Dış İlişkiler Komitesi (SFRC) üyelerinin olası bir F-16 satışına ilişkin endişeleri biraz yumuşamış olabilir. Nisan 2023’te bu üyeler, Türkiye’nin F16’larının NATO’da birlikte çalışabilirliğini artırmak için 2019’da talep ettiği olası bir aviyonik satışına ilişkin resmi bildirimin ABD Hükümeti tarafından yapılmasını kabul etmiş görünüyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden seçilmesinden birkaç gün önce ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi Başkanı (HFAC) Michael McCaul, kendisinin ve olası büyük silah satışlarını denetleyen diğer üç üyenin (SFRC Başkanı Menendez ve kıdemli üye Jim Risch ve HFAC kıdemli üyesi Gregory Meeks) ‘Türkiye İsveç’in NATO üyeliğini onayladıktan sonra ve Yunanistan’ın ABD yapımı F-35 savaş uçakları satın almasına ve F-16’larını geliştirmesine yönelik son onayların ardından transferi onaylayacağına inandığını’ söyledi.”
ABD Hükümeti İsveç’in 11-12 Temmuz’da Litvanya’da yapılacak NATO zirvesine kadar NATO’ya katılması çağrısında bulunurken, Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Menendez İsveç’in bazı Kongre üyeleri için “denklemin tamamı” olabileceğini, ancak kendisi için sadece “denklemin bir parçası” olduğunu söyledi. Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini onaylaması ve Yunanistan’a ve belki de Ermenistan gibi diğer komşulara yönelik ” kavgacı tutumunu ” sona erdirmesi halinde, “somut taahhütler ve fiilen gerçekleşecek çeşitli göstergelerle ortaya çıkacağı üzere, en azından benim için ileri dönük bir yol var” dedi.
“Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi Kıdemli Üyesi Meeks, mayıs ayı sonunda yaptığı ve Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini onaylamasını ve Yunanistan da dahil olmak üzere ilave adımlar atmasını istediği yönündeki açıklamasına dayanarak Menendez ile kabaca aynı çizgide olabilir.”