Avrupa, Orta Çağ karanlığında savrulurken İslamiyet altın çağını yaşıyordu. 8. yüzyıl ve 14. yüzyıl arasında geçen ve İslam’ın Altın Çağı olarak adlandırılan bu dönemdeki en önemli isimlerden bir tanesi İbn Haldûn’dur. Hayatı boyunca pek çok konuda çalışmalar yapmış olan İbn Haldûn, tüm bu çalışmalarını gelecek kuşaklara da aktarmak için Mukaddime başta olmak üzere pek çok önemli esere imza atmıştır.
İbn Haldûn yalnızca bir bilim insanı olarak var olmamıştı, kendisi aynı zamanda başarılı bir devlet adamıydı. Hatta siyasi kimliği nedeniyle bir dönem hapis bile yatmak zorunda kalmıştı. Onun ortaya attığı düşünceler başta Osmanlı İmparatorluğu olmak üzere sonraki dönemde ortaya çıkmış tüm İslam devletlerini bir şekilde etkilemişti. Öyle ki İbn Haldûn’un etkileri aslında bugün bile bir şekilde sürmektedir.
Soylu bir ailenin iyi eğitimli oğlu: İbn Haldûn kimdir?
Tam künyesiyle Ebû Zeyd Veliyyüddîn Abdurrahmân b. Muhammed b. Muhammed b. Muhammed b. Hasen el-Hadramî el-Mağribî et-Tûnisî’ yani İbn Haldûn; aslen Yemenli bir ailenin oğlu olarak 17 Mayıs 1332 tarihinde Tunus’ta dünyaya geldi. Künyesindeki Tûnisî sıfatı doğduğu yerden gelir, Haldûn hikâyesi ise geçmişine dayanır
İbn Haldûn’un büyük büyük dedesi Endülüs fethi sırasında Carmona şehrine yerleşmiş. Gerçek ismi Hâlid b. Osman b. Hânî olan bu kişiye bir Endülüs geleneği olarak saygıyı ifade etmek amacıyla Haldûn denilmiş. Soyundan gelenler ise Benî Haldûn olarak anılır olmuş. Endülüs’te siyasi çalkantılar yaşadıktan sonra ailece Tunus’a taşınmışlar. İşte o ailenin oğludur İbn Haldûn.
İbn Haldûn’un hayatını otobiyografisinden öğreniyoruz:
İbn Haldûn hakkındaki bilgilerin büyük bir bölümü kendi tarafından kaleme alınmış otobiyografik eseri Et-Ta’rif’e dayanıyor. İlk öğretmeni olan babası, İbn Haldûn’a Kur’an-ı Kerim eğitimi verdi. Daha sonra Arap dili, hadis ve fıkıh konularında eğitim aldı. Yine bu dönemde aldığı edebiyat dersleri sayesinde pek çok önemli şair ile tanıştı ve şiirlerini ezberledi.
Tüm bu eğitimlerden aldığı bilgilerle yetinmeyen İbn Haldûn, çağın en büyük filozoflarından olan el-Âbilî’den felsefe, mantık, matematik dersleri aldı. Tüm bunları öğrendiği zaman yalnızca 17 yaşındaydı. Maalesef bu dönemde yaşanan veba salgını nedeniyle ailesini kaybetti.
Medrese dönemi çalışmaları hapis cezası ile bölündü:
İbn Haldûn, eğitiminin ardından önce Tunus sarayında yazmanlık yapmaya başladı. Daha sonra Fas’a taşınarak burada alâmet kâtibi görevini üstlendi. Aynı dönemde Ebu İnaniye Medresesine taşınan İbn Haldûn, burada yaşamaya ve çalışmalar yapmaya başladı. Bu sırada Merini Sultanı için fermanlar yazması, başını belaya soktu.
Sultana karşı yapılan bazı planlara karıştığı gerekçesiyle henüz 25 yaşındayken İbn Haldûn hapse atıldı ve 22 ay içeride yattı. Sultanın ölümü sonrası idare değişince sır kâtipliği ve hâkimlik görevleri aldı. Fakat ona karşı olan çok fazla insan vardı. Bu nedenle 1362 yılında Gırnata’ya taşındı.
İbn Haldûn, siyasette yükselen bir isim hâline geldi:
Gırnata’da bazı elçilik görevleri alan İbn Haldûn, farklı nedenlerden ötürü Kuzey Afrika’ya gitti. Burada Hafsî Sultanının veziri olarak göreve başladı. Bölgede oldukça karmaşık bir siyasi ortam vardı fakat buna rağmen İbn Haldûn pek çok önemli çalışmasına bu dönemde imza atmıştır.
Burada yaşadığı dönemde Kitâbu’l-İber kitabının ilk bölümü olan Mukaddime’yi yazdı ve daha fazla kaynağa ihtiyacı olduğu için Tunus’a gitti. Kitabı için çalışmalar yaptığı sırada pek çok ülke gezdi. Daha sonra kendi söylemiyle hayatının ikinci evresinin başladığı Mısır’a gitti.
Hayatını kaybettiği Mısır’da en verimli zamanlarını yaşadı:
O dönem Memlüklerin elinde olan Mısır, kültürel açıdan zengin ve refah içinde bir bölgeydi. İbn Haldûn burada Kamhiye Medresesi Müderrisi ve Kahire Malikî Başkadısı olarak atandı. Verdiği dersler sırasında yaptığı bazı reformist yorumlar tepki çekince yargılandı, beraat etti ama bu sırada bazı görevlerini bıraktı.
Hac yaptıktan sonra 1388 yılında Mısır’a döndü, bazı kadılarla birlikte yayınladığı fetvalar nedeniyle tepki çekti. 1400 yılında, neredeyse 70 yaşında olmasına rağmen Timur üzerine yapılan sefere katılmak istedi ama işler yolunda gitmeyince Timur tarafından kuşatılmış olan Şam’da kaldı. Otobiyografisinde detaylarıyla anlattığı gibi Timur ile bazı görüşmeleri yaptı ve en sonunda Kahire’ye döndü.
Kahire’ye döndükten sonraki beş yıl boyunca otobiyografisi ve diğer eserleri üzerinde çalışarak kadılık ve müderrislik yaptı. 1406 yılının 17 Mart günü 73 yaşındayken hayatını kaybetti. Cenazesi, Nasr Kapısı’nın dışında yer alan Sufiyye Kabristanına defnedildi.
İbn Haldûn’un aslında çok fazla eseri yoktur:
İbn Haldûn pek çok farklı konuda sayısız çalışma yapmasına rağmen arkasında bıraktığı çok fazla eser yoktur. Bunların en büyüğü giriş bölümü Mukaddime ile bildiğimiz Kitâbu’l İlber, tam adıyla Kitâbu’l-Iber ve Dîvânu’l-Mubtede’ ve’l-Haber fî Eyyâmi’l-Arab ve’l-Acem ve’l-Berber ve men ‘Asarahum min zeviyiyî’s-Sultâni’l-Ekber; Türkçesi ile Araplarla Arap Olmayanların ve Berberilerin ve Aynı Devirdeki Büyük Kudret Sahiplerinin Muharebelerine aAt Kaynak ve Haberleri Toplayan ve Yorumlayan Kitap adlı eserdir.
Yazdığı diğer eserleri arasında otobiyografisi olan Et-Ta’rif, Kaside-i Bürde şerhi, felsefe risalesi, Kitab el-mantık, Hesap, Marakeş sultanı için yazdığı risale ve bir şiir risalesi vardır. Bazı uzmanlar onun tarihe yalnızca Kitâbu’l İlber yazarı olarak geçmek istediğini, bu yüzden de çok fazla eser bırakmadığını söylerler.
İbn Haldûn neyi savunur, neden önemli biri?
İbn Haldûn, sosyal bilimler alanında yaptığı çalışmalar sayesinde sosyolojinin, modern tarihçiliğin ve siyasal bilimlerin kurucusu olarak anılır. Pek çok önemli sosyolog, İslam tarihçisi ve felsefeci; onun öncü bir isim olduğunu söyleyerek özellikle tarih felsefesi alanındaki en büyük isim olduğundan bahsederler. Siyasi kişiliği ise eleştirilmektedir.
16. yüzyıldan itibaren Osmanlı tarihçileri arasında da tanınmaya başlayan İbn Haldûn, bu kişilerin tarih yazıcılığını belirlemiştir. Ortaya koyduğu devlet kuramı ile pek çok olay açıklanmıştır. Bu kuramlar, modern tarihçiler tarafından da kullanılmaktadır. İbn Haldûn’un ümran ilmi ise tarihin gerçek anlamının aslında gizli detaylarda saklı olduğuna vurgu yapar.
İslam tarihinin en önemli isimlerinden bir tanesi olan İbn Haldûn kimdir, neyi savunur, eserleri nelerdir gibi merak edilen soruları yanıtladık. İbn Haldûn’un eserleri ve düşünceleri, içine dalınca kolayca boğulacağımız bir okyanus gibi olduğu için bu yazımızda yalnızca onu ilk kez tanıyanlara temel bir bilgilendirme yapmayı hedefledik.